Yansı 1: Bu konusma 10 Subat 2018 tarihinde yapilan Turk Uroloji Akademisi - Uropatolojideki Yeniliklerin Klinige Yansimasi toplantisinda yapilmistir.
Yansı 2: Mesane
kanseri (MK), Turkiye’de en sik gorulen ikinci genitouriner malignitedir ve
tani aninda %80-85’i kasa invaze olmayan mesane kanseri olarak saptanmaktadir.
Bunun yaninda, hastalarin yaklasik %15’lik bir kismi ise; tani aninda
metastatiktir.
Yansı 3:
Mesane kanseri %21.4 orani ile erkeklerde en sik gorulen ucuncu malignitedir.
Kadinlarda ilk 10 malignite arasinda yer almamasina karsin; mesane kanserinin uzaktan
akrabasi olarak nitelendirilebilecek meme kanseri ilk sirada yer almaktadir.
Yansı 4: Guncel verilere ulasamamakla beraber; 2009 yili istatistikleri mesane kanseri konusunda kabaca bilgi vermektedir. Mesane kanserleri urolojik kanserlerin %35.4’u olmasina karsin, operasyon ve takip protolollerinin maliyetleri de dusunuldugunde en pahali kanser turlerinden birisi oldugunu soylemek yanlis olmaz.
Yansı 6:
Kasa invaze mesane kanseri bilinen en oldurucu kanser turlerinden birisidir. Bu
konuda Istanbul Tip Fakultesi verileri 5 yillik ortalama sagkalimin %52
oldugunu gostermektedir. Bu durum dunyadaki verilerle uyusmaktadir.
Yansı 7: Kasa invaze mesane kanserinde hastaligin patolojik evresi gecmiste oldugu gibi gunumuzde de; prognoz acisindan en onemli parametredir ve ozeliikle lenf pozitif hasaligin varligi sagkalimi dramatik olarak dusurmektedir
Yansı 8: Yine prognoz acisindan onemli parametrelerden birisi de; varyant histolojilerin varligidir. Varyant histolojilerin varliginda, sagkalim dramatik olarak dusmektedir. Ornegin kendi klinik verilerimize gore saf urotelyal histolojide, 4 yillik sagkalim %67 iken; variant histolojilerin varliginda bu rakam %43’e inmektedir.
Yansı 9:
Sagkalima cok degiskenli analizle bakildiginda, variant histoloji varliginin ve
hastaligin patolojik evresinin sagkalimi istatistiksel anlamli olarak olumsuz yonde
etkiledigi gorulmektedir. Bu durumun, diger kurumlarla da benzer oldugunu
soylemek yanlis olmaz.
Yansı 10: Buraya kadar detaylandirilan mesane kanserinin klinik yonu, onkolojik acidan konunun sadece kucuk bir parcasidir. Aslinda buz daginin altinda son derece karmasik ve genis bir molekuler ag vardir. Mesane kanserini bu acidan, ancak icinde bulundugumuz dekatta molekuler biyolojideki bas dondurucu gelismeler sayesinde anlamaya basladik.
Yansı 11: Mesane kanseri acisindan buz daginin gorunmeyen kismindan kucuk bir parca su sekilde ozetlenebilir. Mesane kanseri mutasyonlar acisindan bilinen en mutajenik kanserlerden birisidir. Ornegin dusuk dereceli Ta tumorlerde 7 adet onkogende degisik frekanslarda mutasyon soz konusudur. Benzer sekilde, KIMK’nde 13 adet onkogende basta gen amplifikasyonu ve nokta mutasyonu olmak uzere degisik mutasyonlar soz konusudur. Diger taraftan, tumor supresor genlerde de basta inactive edici mutasyonlar olmak uzere degisik tipte mutasyonlar soz konusudur. Onkogenlerdekine benzer sekilde, dusuk dereceli Ta tumorlerede 13, kasa invaze tumorlerde 17 adet mutasyon saptanmistir.
Yansı 12: Sonucta MK’nin onkolojik ilerleyisine bakarsak, 2 ayri yolagin daha once tanimlanmis oldugunu gormekteyiz. Birincisi dusuk dereceli pTa olarak baslayan ve bu sekilde devam eden ve genisletilmis sistoskopi araliklari ve tek doz mitomycin haricinde daha agresif tedavi protokolleri uygulamadigimiz gruptur. Bu grupta daha cok FGFR3 basta olmak uzere onkogenlerin active edici mutasyonlari soz konusudur. Ornegin FGFR3 geninin 3 ayri domaininde 10’dan fazla aktive edici mutasyon bulunmaktadir. Ayrica grafiklerde goruldugu gibi FGFR3 aktive edici mutasyonlari tumorun derecesi ve patolojik evresi arttikca azalmaktadir. Low grade tumorler yine takipleri esnasinda cesitli genetik degisiklikler gecirerek; ornegin 9qdel’u ile, yoluna yuksek dereceli bir tumor olarak devam edebilmektedir. Diger taraftan CIS yolaginda devam eden tumorler ise; daha cok tumor supresor genlerin inaktivasyonu sonucu bu yola girmektedirler ve KIMK (kasa invaze mesne kanseri) olarak tani aldigi sureye kadar tekrar pek cok genetik degisiklik tumorun genomuna eklenmektedir.
Yansı 13: Ancak klinik olarak bilinen bir antitedir ki; tum kasa invaze olmayan mesane kanserleri ayni degildir. Cok muhtemelen daha epitelyal hiperplazi asamasinda gecirilen genetik degisikliklerin sonucu KIOMK’un bir grubu; yoluna displazi ve ardindan CIS yolagina donme egilimi de bulunan, yuksek dereceli Ta tumor olarak devam etme egilimindedir. Bu noktada, hangi mekanizmalarla yoluna dusuk dereceli Ta olarak baslayan bir tumorun yuksek dereceli Ta tumor olarak devam ettigi net degildir. Bunun onemli bir sebebi de muhtemelen bu hasta grubunun tum KIOMK icerisinden ayird edilmesindeki zorluktur. Gunumuz sartlarinda bu modele entegre edilmesi gereken mesane kanserinin molekuler klasifikasyonu’dur
Yansı 14: Istanbul Tip Fakultesi olarak biz de; gecmiste tek gen modellerini calismis ve bu konudaki bilgi birikimine katkida bulunmustuk. Ancak, bu tur calismalar tum genomun makul maliyetlerle ortaya konabildigi gunumuzde degerini yitirmektedir. Ornegin mesane kanserinde rol oynayan antioksidan enzimlerin polimorfizmlerini inceledigimiz bir calismaya yoneltilen elestirilen birisi de; artik bu gen polimorfizmleri ile ilgili standardin Genome Wide Gene-Association Analysis calismalari oldugu ve Manhattan plot grafikleri ile bu gen iliskilerinin cok daha genis bir bakis acisi ile ortaya konabildigi belirtilmisti. Bu nedenle ozelikle universite hastanelerinin bu konudaki bilgi ve teknoloji birikimini guncel tutmasi sarttir.
Yansı 17: Sonucta tum genomun sekanslamasi ayni zamanda ozellikle genler arasindaki iliskiyi inceleyen biyoinformatik disiplininin de gelismesine neden olmustur. Bu sayede gunumuze kadar 5 ayri grup, mesane kanserinde “molekuler klasifikasyon” yapmayi basarmislardir. Su ana kadar KIOMK’a ozel tek siniflama UROMOL calismasi tarafindan yapilmistir. University of Nort Carolina, MD Anderson ve The Cancer Gemone Atlas Project KIMK’nde calismis, Lund University ise KIOMK hem de; KIMK ile calismislardir. Kabaca bu klasifikasyonlarda, 2-5 alt grup bulunmaktadir. Bu nedenle de; bu alt klasifikasyonlar icerisinde genetik imza ekspresyonlarinda overlapping (ust uste binme) soz konusudur.
Yansı 18:
Sonrasinda 2015 yilinda bu siniflamalarin birlestirilmesi icin bir consensus
toplantisi duzenlenmis ve medical arastirmalar ozelinde farkli alt gruplarin
bulunabilecegi kabul edilmekle birlikte; “bazal” ve “luminal” alt tiplerde
karar kilinmistir.
Yansı 19-20:
Gunumuzde alt siniflamalar halen varligi surdurmekte ve bu siniflamalar ile medikal
calismalar yapilmaktadir. Alt siniflamalar ilac gelistirilmesi icin hedef
saptanmasi icin gereklidir. Ancak klinik olarak bakildiginda meme kanserinde
oldugu gibi 2 major grup bulunmaktadir.
Yansı 21: Sonucta, kasa invaze olmayan veya olan olarak siniflamadan tum MK’leri degerlendirildiginde ve slide 13’de bahsedilen mekanizmalara MK’nin molekuler klasifikasyonu eklendiginde şu gorunum ortaya cikmaktadir. 1. Grup (papiller yol)’ta yer alan ve kendisini daha cok onkogenlerin active edici mutasyonlariyla gosteren tumorler daha cok luminal karakterdedir. 2. Grup (non-papiller yol)’ta bulunan ve tumor suppressor genlerin inaktivasyonunun goruldugu tumorler daha cok, yuksek dereceli non-papiller tumorlerdir. 1.grup tumorlerden %15’lik bir grup yine luminal karakterde olmalarinda ragmen tumorun seyri sirasinda yine tumor suppressor genlerin inaktivasyonu temelinde yuksek dereceli non-papiller veya yuksek dereceli papiller tumor olarak yoluna devam edebilmektedir. Benim gorusume gore de ana Urolojik organizasyonlarin onermis olduklari siniflamalar aslinda bu bahsedilen yollarin kaba bir klinik yansimasidir.
Yansı 24: KIMK’inde molekuler klasifikasyonun uzerinde calisilan kullanim alanlarina bakildiginda, simdilik bu alanlar su sekilde ozetlenebilir: Prognozun ongorulmesi, neoadjuvan kemoterapi (NAK)ye yanitin ongorulmesi, immun kontrol noktasi inhibitorlerine olan yanitin ongorulmesi, yeni idrar belirteclerinin gelistirilmesi ve takip protolollerinin gevsetilmesi veya erken sistektomi yapilmasi gereken hasta grubunun belirlenmesi gibi; tedavi yaklasimindaki degisikliklerdir.
Yansı 25: Bazal tipin prognozla olan iliskisine bakildiginda su noktalar tespit edilmistir. 1-Kotu prognoz ile iliskilidir. Bunun yaninda kadinlarda mesane kanseri prognozunun daha kotu oldugu bilinmektedir. Ilginc sekide kadinlardaki KIMK’de de bazal molekuler tip daha fazladir. 2-Kotu prognoz ile iliskili oldugu bilinen variant histolojilerden sarkomatoid ve squamamoz differensiasyonlar bazal hucre tipinde daha fazladir. 3-Iyi prognozla iliskili claudin ailesi gen ekspresyonlarinda azlik bulunmaktadir, 4-Tumor agresivitesi ile iliskili olan gec hucre dongusu genlerinin ekspresyonu soz konusudur. Luminal tipin prognozla olan iliskisi ise su sekildedir. 1-Daha once belirtildigi gibi papiller histoloji ile iliskilidir. 2-Iyi prognoz ile iliskili urotelyal diferansiasyon markerleri eksprese olmaktadir. 3-Iyi prognoz ile iliskili erken hucre dongusu genlerinin ekspresyonu so zkonusudur. 4-Ostrojen reseptoru bulunmaktadir.
Yansı 28: Ancak şunu da ilave etmek gerekir ki; mesane kanserinde son donemde gundemde olan konulardan birisi de; mesane kanserinde sex hormon reseptorlerinin roludur. Yakin zamanda yapilan bir metanalizde androjen reseptoru ve ostrojen beta reseptorlerinin rekurrenssiz (nukssuz) sagkalim ile iliskili oldugunu gosterilmistir (hazard ratio ve p degerleri tabloda gorulmektedir). Yani androjen reseptorlerinin ekspresyonu erkeklerde mesane kanseri nuklerini azaltmaktadir. Diger taraftan ostrojen beta reseptorlerinin ekspresyonu da; mesane kanseri nukslerin ile iliskili olarak bulunmustur. Bu durum ilerinde meme kanserinde oldugu gibi mesane kanserinde de hormonal manipulasyonlarin gundeme gelebilecegini gostermektedir.
Yansı 35: Bu yansi (slide) bekli de bu sununun en carpici yansisidir. Molekuler alt siniflarin kemoterapiye olan yanitlarina goz attigimizda, en fazla faydanin bazal tipte oldugunu gormekteyiz. Sagdaki grafikte, bazal tipin prognozu oldukca kotu iken, kemoterapi aldiginda neredeyse luminal tipe yakindir ve 3 yilda %27.6’lik bir sagkalim avantaji saglamaktadir. Diger taraftan luminal tip zaten iyi prognozludu ve NAK bu prognozu daha da iyilestirmemektedir. Aksi yonde ancak benzer sekilde, Claudin-low en kotu prognozlu gruptur ve NAK yine hastanin prognozunu degistirmemektedir. Luminal infiltrated tipin de prognozlu iyi degildir ve bu tip de NAK’dan fayda gormemektedir.
Yansı 37: Calismada multivariable model ile mesane kanserine ozgu mortalite de degerlendirilmistir. Buna gore luminal tip en iyi prognozlu alt molekuler tip oldugu icin referans olarak kabul edildiginde; bu riskin kemoterapi alan bazal tipte dustugunu ancak diger iki turde yukseldigini gormekteyiz.
Yansı 38: Luminal ve bazal alt tiplerle ilgili son derece kompleks calismalar yapilmasina karsin, henuz klinikte bunlari ayirt edebilecek kolay bir laboratuvar analizi bulunmamaktadir. Ancak bu konudaki arayislar devam etmektedir. Bu cabalardan birinde 2 adet genin degerlendirilmesinin (GATA3 ve KRT5/6) %91 olasiikla mesane kanserinin molkekuler alt tipini ortaya koydugu bildirilmektedir. Bu teknik paraffin blokta immunhistokimyasal yolla da yapilabilmektedir. Korelasyon ısı haritasinda (correlation heatmap) MD Anderson alt tipleri ile iliskili genler verilmistir.
Yansı 40: Molekuler klasifikasyonun diger kullanim noktalarindan birisi de; immun kontrol noktasi inhibitorlerine olan yanitin belirlenmesidir. Ancak bu yanitin ongorulmesinde baska kriterler de soz konusudur. Bunlardan birisi PDL1 reseptoru pozitif hucre yuzdesidir. Atezolizumab ile yapilan calismalarda, bu oranin %5’den fazla olmasinin toplam sagkalimi olumlu yonde etkiledigi bilinmektedir.
Yansı 41: Diger taraftan molekuler klasifikasyona bakarak da; immun hucre yuzdesi tahmin edilebilir. Ornegin bu calismada Cluster IV’da %5’den daha fazla PDL1 pozitif hucre orani daha fazladir. Ancak bu durumun tam olarak klinige yansidigi soylenemez. Cunku en Atezolizumab tedavisine en iyi yanit Cluster II’de saglanmis ve Cluster IV bu grubun ardindan gelmektedir. Diger taraftan ornegin Cluster I’de dusuk yanit alinmistir.
Yansı 47: Bu testi, bugune kadar ticari olarak kullanilan diger testlerle karsilastirdigimizda; diger testlere oranla duyarlilik ve ozgullugunun son derece yuksek oldugunu gormekteyiz.
Yansı 53:
Bu konusmanin sonuclarini su sekilde ozetlemek mumkundur. Mesane kanserinin
molekuler siniflamasinda ana siniflama kaba hatlari ile belirginlesmis olsa da;
alt siniflarin netlesmesi icin zamana ihtiyac vardir. Bu durum meme kanseri ile
benzerlik gostermektedir ve bu konuda en fazla one cikan bilgi molekuler
siniflama ile neoadjuvan kemoterapi yaniti arasinda bir iliski oldugudur.
Muhtemelen molekuler siniflamanin klinik pratigimize, tedavi yaklasimindaki
degisiklikler bir kenara birakilirsa: en hizli ve anlamli yansimasi bu konu
olacaktir. Diger taraftan immun kontrol noktasi inhibitorleri ile molekuler
klasifikasyon arasindaki iliski henuz net degildir; ancak yogun bir sekilde
calisilmaktadir. Su an icin bu molekuler tiplerin ticari kitler araciligi ile rutin
olarak ortaya konulmasi soz konusu degildir. Ancak bu durum gerceklesebilirse;
mesane kanserinin molekuler siniflamasi kisisellestirilmis tibbin onemli bir
parcasi olmaya adaydir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder