Öner Şanlı, Selçuk Erdem, Tzevat Tefik
(Bu makale Türk Üroloji Dergisi’nde yayımlanmıştır)
Giriş
Akademik hayatta üretilen
bilginin paylaşımı makale yazma yolu ile olmaktadır. Ancak makale yazımı biz
hekimlerin yoğun iş yükü ve bilimsel bilgi paylaşım dili olan İngilizce’nin
anadilimiz olmaması nedeni ile oldukça zor bir uğraştır.Bu derlemenin amacı bilimsel makale yazımının en önemli ve muhtemelen de; en sevimsiz kısmı olan “tartışma” bölümünün nasıl kaleme alınması gerektiğini özetlemek, bunun için kendi pratiğimizde uyguladığımız kolay yolları göstermek ve bu konuda sık yapılan hataları paylaşmaktır. Bunu yaparken makale yazım sürecinin genelini ilgilendiren bazı konulara girilmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle bu derleme makalesinde iki bölüm halinde hem makale yazma sürecinin genelini; hem de sadece tartışma bölümünü ilgilendiren konular ele alınacaktır (Dipnotlar internet sayfasının en alt bölümünde verilmiştir)
A-Genel
makale yazım süreci konusundaki yaklaşımlar:
1-Makale
yazımı için vakit ayırma stratejisi nasıl olmalı?: Bu konuda iki farklı yaklaşım oluşturulabilir. Bunlardan ilki
her gün en az 30 dakika makale yazımına vakit ayrılmasıdır. Bu süre haftada 3.5
saat eder ki; bu durum birkaç hafta gibi genel olarak uzun kabul edilebilecek
bir zaman diliminde makale yazım sürecinin sonuçlandırılmasını sağlar. Bu
yaklaşımın temel avantajı bir takvime uyulduğunda akademik çalışma
alışkanlığının elde edilmesi ve makale ile ilgili motivasyonun sürekli olarak
yüksek tutulmasıdır. Bu konudaki diğer yaklaşım ise; tek seferde örneğin 1
hafta sonunda makale yazım sürecini bitirmektir. Bu süreç hedefe ulaşmada hızlı
sonuç verse de; uzun konsantrasyon süreleri makale yazma sürecinde sıkılmalara
ve motivasyon kaybına neden olabilir. Araya giren ve makale yazımı ile
ilişkisiz konulardaki günlük çalışma gereksinimleri de; makale yazma sürecini
uzatabilir. Yazı tamamlanana kadar geçen soğuma periyodları genellikle
literatürün yeniden gözden geçirilmesini gerektireceğinden vakit kaybına neden olabilir.
Bu nedenle makale yazma sürecine en uygun yaklaşımın motivasyonun sürekli
yüksek tutulduğu her gün yazma stratejisi olduğu düşünülmektedir.
Özellikle makaleyi
yazmadan önce bir şablonun oluşturulması ve yazının teorik olarak düşünce
düzeyinde tamamlanması başlangıçtaki en önemli adımdır. Bu sebeple şablon
oluşturulurken dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak kalınarak 1-2 saat bu adım için
ayrılmalıdır. Diğer taraftan makale yazım sürecine daha çalışma tamamlanmadan (hatta
proje aşamasında) başlanmalıdır. Bunun amacı, makale yazım metodolojisi ile
çalışmanın eksik yönlerini görmek ve bunları gidermek için çalışma
tamamlanmadan uğraş vermektir. Genel olarak çalışma sonuçlandırıldıktan sonra,
yazım aşamasında fark edilecek problemlerin çözümlenmesi oldukça zor
olmaktadır. Burada en azından taslak olarak “giriş” ve “gereç ve yöntemler”
bölümleri yazılabilir ve hatta numerik verilerin işlenebileceği tablolar
oluşturulabilir. Bu tablolar daha sonra “sonuç” bölümü olarak kâğıda
dökülebilir.[i]
2-Makale
nasıl kaleme alınmalı?: Bu
konuda bilinmesi gereken en önemli konu, makalenin sade, açık ve etkili şekilde kaleme alınmasıdır.[ii] Burada amacın okuyucunun
kolayca anlayabileceği şekilde bulgularımızı paylaşmak olduğu unutulmamalıdır.
Bizim bu konudaki yaklaşımımız makalenin yapılandırılmış bölümlerinin[1] hepsinin aynı anda kaleme
alınması ve makale yazma sürecinin daha ilk literatürün okunması ile birlikte
başlamasıdır. Böylece literatürler okundukça meydana gelen yeni çağrışımlar ve
kendi kendine yapılan fikir jimnastikleri hemen kâğıda yansımış olur. Ancak
bunu yaparken sonuçlarınızın eksiksiz belirlenmiş olması ve kabaca makalenin
vermesi gereken mesajın oluşmuş olması gerekir. Böylece “avcı” yaklaşımı olarak
nitelendirilebilecek bir yaklaşım ile doğrudan ve hızlı olarak hedefe
gidilebilir. Bu konudaki diğer bir yaklaşım ise “kolleksiyoncu” yaklaşımıdır. [iii]Bu yaklaşımda önce
potansiyel bulgular ve literatür toplanır, okunur ve sonrasında ürüne
dönüştürülür. Bize muhtemelen cerrahi bakış açısı ile birebir örtüştüğü için “avcı”
yaklaşımı daha uygun ve kolay gelmektedir. Bununla birlikte, akademik gelişime
paralel bir şekilde, makale yazımına yeni başlamış meslektaşlarımız
”koleksiyoncu” yaklaşımını tercih edebilir.
Öte yandan,
araştırma ekibinin farklı yaş gruplarından oluşmasının avantajları olduğunu
düşünmekteyiz. Bu avantajlar; genç meslektaşımızın heyecanı ve enerjisi, orta
yaştaki meslektaşımızın araştırmayı ve makaleyi nasıl yöneteceğini bilmesi ve
deneyimli araştırmacınınise makaleye yön verici katkı yapması olarak
sıralanabilir. Ancak bu ekibin uyum içinde çalışması için aralarında bir lider
belirlenmeli ve belli aralıklarla ilerleme toplantıları yapılmalıdır. Ayrıca,
araştırmadaki kişilerin farklı alanlardaki yetenek ve tecrübeleri (örneğin; araştırma
metotları, hastalara ulaşım, proje hazırlama, fonlara ulaşım, istatistik
analiz vs.)araştırma sürecinde görev
paylaşımını belirleyecek ve makalenin olgunlaşmasına pozitif yönde katkı
sağlayacaktır. Paylaşılan görevlerin belirlenen zaman sınırı içinde yapılması
araştırmacıların motivasyonunu korurken verilerin güncelliğini kaybetmesini de
önleyecektir.
Bizim
görüşümüze göre makalenin özet (abstract) kısmı makale tamamlandıktan sonra en
son yazılmalıdır. Bunun nedeni makale metninin yazılması sırasında çalışma
sonuçlarının öneminin değişebilmesidir. Ancak çalışmalar makale haline
dönüştürülmeden önce çeşitli kongrelerde sunulmuş olduğundan genelde elde bir
bildiri özeti bulunmaktadır. Bu özetin makalenin kaleme alınma sürecinde
referans olarak kullanılması da makalenin yönünün kaybedilmemesi için faydalı
olabilir.
Diğer taraftan
referanslar makale kaleme alınırken hemen yerleştirilmeli, referansların
yerleştirilmesi kesinlikle sona bırakılmamalıdır. Çünkü özellikle tartışma
paragraflarında ilişkili referansları hatırlamak güç olabilir. Referans
yerleştirilmesi için diğer bölümlerde detaylandırılan bilgisayar programlarının
kullanılması oldukça rasyonel bir yaklaşımdır.
3-Hedef
dergi hangisi olmalıdır?: Aslında
tartışmanın nasıl yazılması gerektiği konusu hedef dergi seçimi ile doğrudan
bağlantılıdır. Çünkü hedef derginin öngördüğü kelime sayısı en çok tartışma
bölümünü etkilemekte ve makalenin kaleme alınmasından sonra hedef derginin
kuralları nedeni ile yapılacak kısaltmalar en çok tartışma bölümünden
yapılmaktadır. Doğru yazının doğru dergi ile buluşturulması için ise; eldeki
verilerinin bilimsel açıdan tam ve doğru olarak anlaşılması gereklidir. Daha
önce benzer makaleler basılmış olabilir; ancak bu konuda verilen yeni mesajlar
veya yeni bakış açıları makalenin basılmak üzere kabul edilmesini
kolaylaştıracaktır. Günümüzde genelde mevcut bilgiyi doğrulayan değil; sorgulayan
makaleler ilgi çekmektedir. Ancak bunu yaparken klasik bilgi özel durumlar
haricinde sorgulanmamalıdır. Örneğin “laparoskopik cerrahi açık cerrahiden daha
fazla ağrıya neden olmaktadır” veya “eğitim almadan laparoskopik cerrahiye
başlanabilir” sonucunu veren yazılar kabul edilmeyecek ve hedef dergi editörü
tarafından verilerin yeniden gözden geçirilmesi istenerek makale iade
edilecektir. Ayrıca hedef dergi seçilirken aynı dergiden yakın zamanda benzer
bir yazının basılıp basılmadığı da araştırılmalıdır. Çünkü dergi editörleri
dergilerindeki sınırlı alanı benzer sonucu veren makalelere ayırmak
istemeyeceklerdir.
Makalenin başlığı,
makalenin yapılandırılmış bölümleri kadar önemlidir. Başlık elde edilen
sonuçlar arasından en çarpıcı olanı veya yeni bir bakış açısı getireni
olabilir. Daha makaleyi kaleme almaya başlamadan önce 2-3 adet başlığın
belirlenmesi ve metnin başına yazılması yazıya olan motivasyonu artırır. Makalenin
yazılma sürecinde de tartışmanın yoğunluğuna göre bunlardan birisi seçilebilir.
Ancak başlığın hedef dergi ajandasına uygun olup olmadığı önceden
araştırılmalıdır. Örneğin; “Laparoskopik parsiyel nefrektomide dikenli sütur
kullanımı sıcak iskemi süresini kısaltmaktadır” başlığını içeren bir yazı “Original
Investigations and Seminars in Urologic Oncology” dergisine gönderilmemelidir.
Çünkü makale konusu dergi ajandası dışında kalmaktadır.
4-Yazılan
makale konusunda ilave görüş (pre-peer review) alınmalı mıdır? Kaleme alınan makale hedef dergiye gönderilmeden önce mutlaka
iç ve dış hakemlerden görüş alınmalıdır. 1 İç hakemler, “genel iç
hakemler” ve “eksper iç hakemler” olarak iki kategoride değerlendirilebilir.
Genel iç hakemler; sizin konunuz ile direkt ilişkisi olmayan (örneğin üroloji
dışındaki meslektaşlarımız) ve yukarıda bahsedildiği şekilde makalenin sade, açık ve etkili şekilde
yazılıp yazılmadığını gözden geçiren kişilerdir. Eksper iç hakemler ise;
makalenin konusu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olan ve makaleye yön
verebilecek kişilerdir (örneğin aynı bölümde çalıştığımız bizden daha tecrübeli
meslektaşlarımız[2]).
Dış hakemler ise; makale konusunda görüş istenebilecek ve makalenin verileri
ile hiçbir ilişkisi bulunmayan meslektaşlarımızdır. Dış hakemler makalenin
yazarı veya konusu ile doğrudan ilişkisi bulunmadığından makaleye çok daha
objektif eleştirel gözle bakabilir. İç ve dış hakemlere makale gönderilmeden
önce hakemlerle önceden temas kurulmalı, bu iş için zamanı olup olmadığı
sorulmalı ve konu hakkında bilgi verilmelidir. Aksi halde uzayan ilave görüş
(pre-peer review) süreci yazının basılma süresini ve dolayısı ile makaleye olan
motivasyonu azaltabilir. Sonuçta hangi hakem tercih edilirse edilsin, iç ve dış
hakemler şu soruları objektif şekilde yanıtlamalıdır:1-Literatüre katkı
sağlıyor mu?, 2-İkna edici mi?, 3-Gönderilecek dergiye uygun mu? 4-Sade, açık ve etkili bir dil kullanılmış
mı? Hakemlerden gelen görüşler
neticesinde yazı yeniden gözden geçirilip mükemmelleştirilebilir.1
İç ve dış hakem görüşleri
alındığında öncelikle işaret edilen problemlere ve çözümlerine
odaklanılmalıdır. Gelen eleştiriler yargılanmalı ancak savunma mantığı ile
değerlendirilmemelidir. İç ve dış hakem yorumlarının beklendiği bu “kuluçka”
döneminde literatür yeniden gözden geçirilmelidir; çünkü bu sırada sizin
çalışmanızda tartışmanız gereken yeni bir literatür basılmış olabilir.
5-Genel
olarak makale yazımındaki hatalar nelerdir? Makale yazımında belki de; en önemli hata çalışmanın net bir mesajının olmaması, birden fazla fikrin tek bir
metinde yer alması veya makaleyi güçlendirmek için birden fazla ilişkisiz
sonuçların tek seferde verilmesidir. Bunlar kabaca “çalışma odağının kaybolması
olarak” nitelenebilir. Sonuçta yazarlar makale yazımının her aşamasında şu
soruyu kendilerine sormalıdırlar. “Bu çalışma ne demek istiyor?” Bu soru sorulduğunda
her zaman net bir cevap alınabiliyorsa çalışmanın yönü kaybolmuyor demektir. Ayrıca,
şablon oluşturularak takip edilmesi istenilen net mesajları vermek için katkı
sağlayacaktır.
Makalenin bitirildikten
sonra kontrol edilmemesi de; önemli hatalardan biridir. Bu sebeple, yazarlar
makalenin sonlandırıldığına karar verdikten sonra en az 3 defa tekrar/kontrol
yapmalıdır. Birinci tekrar makalenin mantığının uygun olup olmadığı,
organizasyonun değerlendirilmesi ve söylenmek istenilen mesajların verilip
verilmediğinin kontrolü olmalıdır. İkinci tekrarda yazım ve dilbilgisi hataları
değerlendirilmelidir. Üçüncü tekrarın ise makalenin yazımından 1-2 hafta sonra
yapılması uygundur. Böylece “soğumuş” olan makalenin kontrolü daha objektif bir
bakış açısı ile değerlendirilerek bütünlüğün değerlendirilmesinde yardımcı
olacaktır. Diğer hatalı konular ise; makalenin aşırı kompleks olması ve tekrarlar içermesi, çalışma nedeni olan problemlere veya çözüm yollarına çok fazla değinilmesi, başka çalışmaların pozitif veya negatif yönde aşırı eleştirilmesi ve amacın bulguları paylaşmak olduğu unutularak çok edebi bir dil kullanma çabası olarak sıralanabilir.[iv]
B-Tartışma bölümünün yazım süreci konusundaki yaklaşımlar:
1-Genel
hatları ile tartışma nasıl oluşturulmalıdır? Genel olarak tartışma bölümünün uzunluğu önceki bölümlerin
(giriş, gereç ve yöntemler ve bulgular) toplamından fazla olmamalı ve 6-7
paragrafta tamamlanmalıdır. Her paragraf kabaca 200 kelimeyi aşmamalı ve bunun
için sık sık kelime sayımı yapılmalıdır. Tartışma bölümünü genel olarak 3 ayrı
kısımda kaleme alınabilir. 1-Giriş paragrafı, 2-Ara paragraflar, 3-Sonuç
paragrafı.
Giriş paragrafı
çalışmanın ana fikrinin bulunduğu tartışma kısmıdır. Çalışmanın giriş bölümü
tekrarlanmadan çalışmanın cevap aradığı soru ve güncelliği irdelenir. Giriş
paragrafı konu ile ilgili tartışmasız bir giriş cümlesi ile başladıktan sonra
kabaca çalışma hakkında şu sorulara yanıt veren bir kısımla devam eder. 1-Bizim
odaklandığımız, tartışılması veya geliştirilmesi geren konu nedir?, 2-Buna
nasıl bir çözüm önerisi getirilebilir, 3-Buradaki yeni, farklı veya innovatif
konu ne olabilir?, 4- Bizim çalışmamız bu problemin çözümüne nasıl katkıda
bulunabilir. Bu formattaki giriş paragrafı tüm klinik çalışmalarda okuyucuyu
tartışmanın geri kalanına ısındırma konusunda faydalıdır. Ancak deneysel
çalışmalarda temel bulguların ilk paragrafta özetlenmesi genel olarak dergi
editörlerince tavsiye edilmektedir.[v]
Tartışma
bölümünün son paragrafında ise; çalışmanın “sınırlayıcı” ve çok iddialı olmayan
bir ifade ile de; “güçlü” yönlerinden bahsedilmelidir. Çalışmanın sınırlayıcı
yönlerinden bahsedilmesi hem yazarların çalışmalarına objektif bakışlarını yansıtacak;
hem de dergi hakemlerinin soracakları soruları önceden cevaplanmasını
sağlayacaktır. Diğer taraftan son paragrafta, konuya ilişkin gelecekte
yapılabilecek çalışmalara (future directions) veya potansiyel klinik
uygulamalara (clinical points) vurgu yapılabilir.
2-Tartışma
bölümünün ara paragrafları nasıl oluşturulmalıdır?Tartışma bölümünün giriş ve son paragrafları haricindeki
paragraflar aslında makalenin sıkıcılık testinden geçtiği yerdir. Burada
konuyla ilişkili diğer araştırmacıların ne yaptığı değil, sizin ne bulduğunuz
tartışılır. Önceki çalışmalar sadece sizin bulgularınızın açıklayıcısı ya da
destekçisi olabilir. Her paragraf kendi içerisinde tartıştığı konuya göre lehte
ve aleyhte görüşler, kritik değerlendirme ve öğrenme noktaları içermelidir.
Bizim ara paragrafların
yönetimindeki yaklaşımımız “böl ve yönet”
taktiğidir. Buna göre çalışmanın önem sırasına göre bulguları belirlenir ve her
bulgu için bir paragraf oluşturulur (Şekil 1). Her paragraf önce tartışılacak
bulgu ile ilgili “tartışmasız” bir giriş cümlesi ile başlar. Bu cümle temelde
“biz ne bulduk?” sorusunun cevabı da olabilir. Ardından tartışılacak konu ile
ilişkiyi sağlayan bir bağlantı cümlesi yerleştirilir. Sonrasında güncel
literatür ışığında bulgu tartışıldıktan sonra bu konudaki yeni fikirler ortaya
konur ve bir sonuç cümlesi ile paragraf kapatılır. Bunların yanında paragraf içerisinde şu soruların sorulması ve bunlara yanıt aranması da paragrafın yazımını kolaylaştıracaktır.1 1-Tartışılan bulgu yanlış veya yetersiz olabilir mi?, 2-Neden yanlış olabilir? (yetersiz körleme, protokol kirlenmesi,takiplerden çıkma, çalışmanın gücünün düşük olması v.b.), 3-Sonuç ne anlama geliyor?
3-Genel
olarak tartışma bölümünün yazımındaki
hatalar nelerdir?: Tartışma bölümünün
kaleme alınmasında yapılan belki de en önemli hata, tüm literatürden bahsetme
ihtiyacıdır. Burada hatırlanması gereken derleme yazılmadığı, literatürün
değil, o paragrafın ilişkili olduğu bulgunun tartışılması gerektiğidir. Bu
arada paragraflardaki her kelime sayılarak özenle yerleştirilmelidir. Anlamı
değişmeden çıkarılabilecek her kelime çıkarılmalıdır. Paragraflarda “kelime
salatası”[3] ile adeta “destan
yazılması” çabuk retlerin en önemli nedenidir. Çünkü hakem tartışma bölümünün
düzeltilmesinin zor olduğuna kanaat getirdiği zaman, vakit kaybını önlemek için
kararını ret yönünde kullanacaktır. (Uniform requirements for manuscripts:
International Comittee of Medical Journal Editors [http://www.icmje.org/urm_full.pdf])
Diğer önemli bir hata
konusu da; tartışma bölümünde çok fazla referans verilmesi veya verilen
referansların yazıda atıfta bulunulduğu bölüm ile ilişkili olmamasıdır. 3 Çalışmaları
refere ederken mümkün olduğu kadar (paragraf girişlerindeki tartışmasız
cümleler veya paragraflar arası bağlantıyı sağlayan cümleler haricinde) orijinal makaleler kullanılmalıdır. Bildiri
özetleri hiç refere edilmemeli, derleme makaleleri ise çok gerekmedikçe verilmemelidir.
4-Yazım ve
dilbilgisi konusunda nelere dikkat edilmelidir?: Makalenin genelinde olduğu gibi, tartışma kısmında da metin
basit bir dille; sanki bir meslektaşımız ile konuşuyor gibi yazılmalıdır. 2
Her cümle tek bir noktayı işaret etmeli, gereksiz yere uzun olmamalı ve
toplamda 25-30 kelimeyi geçmemelidir. Önceki cümle ile bağlantıyı sağlayan eski
bilgi cümlenin başında, cümle ile verilmesi amaçlanan yeni bilgi cümlenin
sonunda yer almalıdır. Cümlelerin oluşturulması sırasında gereksiz kelimelerden
kaçılmalı[4] ve “edilgen çatı” (passive
voice)’dan çok “etken çatı” (active voice) kullanılmalıdır.[5]Türkçe bilim dili olarak
kullanıldığında geleneksel olarak “edilgen çatı” kullanıldığından bu durum
bizim yazma alışkanlıklarımız ile çelişmektedir. Ancak cümlelere “biz” diye
başlamaktan kaçınılmamalıdır. [6] Çünkü dergi editörleri
yazının anlaşılabilirliğini artırma amacı ile etken çatı kullanımını tavsiye
etmektedirler.
Sonuç
Genel olarak makale yazım
sürecinde akılda kalması gereken nokta çalışmanın basit-açık-etkili prensipleri ile yazılması gerektiğidir. Bu
prensipler ışığında bizim günlük pratiğimizde olduğu gibi makalenin tüm
komponentleri (IMRAD) eşzamanlı olarak yazılabilir. Tartışma bölümünde “böl ve
yönet” taktiği tartışma bölümünü yazım sürecini oldukça kolaylaştırmaktadır.
Diğer taraftan çalışma hakkında konu ile ilişkili veya ilişkisiz
meslektaşlarımızdan geri bildirim almak yazının mükemmelleştirilmesi açısından
faydalı olabilir. Şunu unutmamak gerekir ki; hiçbir makale mükemmel değildir ve
yalnızca dilsel problemlerden ve bu konudaki tecrübesizlikten dolayı makale
yazmaktan kaçınılmamalıdır.
[1] Makalenin yapılandırılmış bölümleri (IMRAD): Introduction, Material
& Methods, Results and Discussion
[2]İstanbul tıp fakültesi’nde zaman zaman kongrelere giden posterler
Çarşamba sabahı toplantılarında tartışılmakta ve çalışmanın zayıf ve güçlü
tarafları konusunda iç hakem görüşü alınmaktadır.
[3]Zayıf mantıksal anlam taşıyan ve sonuca götürmeyen kelimelerden veya
cümlelerden oluşan yazım biçimi.
[4] Örnekler: “White in color” yerine “white color”; “definitely proven”
yerine “proven”; “past history” yerine “history”; “in order to” yerine “to”. (2
no’lu referanstan alınmıştır)
[5] Örnek: “No instances of either postoperative death or major
complications occurred during the early post-operative period” yerine, “There
were no deaths or major complications occurred during the early post-operative
period.
[6] Örnek: “Measurements were performed to evaluate the levels of CEA in
the serum” yerine “We measured the serum CEA levels”
[i]Welch HG. Preparing manuscripts for submission to medical journals: The
paper trail. Eff Clin Prac 1999; 2: 131-137.
[ii] Tompson A. How to write an English medical manuscript that will be
published and have impact. Surg Today 2006; 36:404-409.
[iii] Setiati S, Harimurti K. Writing for scientific medical manuscript: A
Guide for preparing manuscript submitted to biomedical journals. Acta Med
Indones 2007; 30; 50-55.
[iv] Murray R. Finding a topic and developing an argument. In Murray R
editor Writing for Academical Journals. Open University Press ; 2005: p 67-98.
[v]International Committee of Medical Journal Editors. Uniform Requirements
for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for
Biomedical Publication. Updated April 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder