Murat Tezer, Meltem Karadeniz, Öner Şanlı
Giriş
Uluslararası Ağrı Araştırmaları
Birliği (IASP)’nin tanımlamasına göre ağrı, “gerçek veya potansiyel doku hasarıyla
ilişkili veya bir hasarla tanımlanabilen, hoş olmayan duyusal ve duygusal
deneyimdir”. (1) Ağrı duyusu genel olarak organizmayı travmatik dış etkilerden
korur veya organizmada düzeltilmesi gereken bir sorun olduğuna işaret eder. Cerrahi
girişimler doku hasarı ile ilişkili olduğundan postoperatif dönemde ağrı
oluşması beklenen bir durumdur. Erişkinlerin %77’si postoperatif ağrının kaçınılmaz
olduğuna inanmaktadır ve bu ağrı yaklaşık %60’ının ameliyat öncesi birincil
korkusudur. (3)
Yeterli tedavi edilmeyen ağrı postoperatif
morbiditeyi artırır. Ağrı, katekolaminlerin salınımını artırarak taşikardi,
hipertansiyon, miyokard iskemisi gibi postoperatif istenmeyen durumlara sebep
olabilir. Bunun dışında üst abdominal ve torasik insizyonlarda ağrı, solunum
fonksiyonlarını da; olumsuz etkileyerek hipoksi, atelektazi, pnömoni gibi
iyileşme sürecini olumsuz etkileyen ve hastanede kalış süresini artıran
durumlara sebep olabilir. Hipoksiye bağlı doku iskemisi, kollajen birikimini
yavaşlatarak yara iyileşmesini geciktirir. Ağrı nedeniyle mobilitenin azalması
derin ven trombozu ve dekübit yaraları oluşma riskini artırır. Hasta açısından
bakıldığında ağrının geçmemesi hastalığın iyileşmediğinin belirtisidir.
Dinmeyen ağrı, anksiyete ve uyku bozukluğunu tetikleyerek hasta konforunu
azaltır. Postoperatif dönemde bu beklenen ağrıların uzun sürmesi veya yetersiz
tedavi edilmesi iyileşme sürecini ve hastanın konforunu etkilediğinden tedavi
edilmesi ve hastanın rahatlatılması gerekir.
Bunun dışında postoperatif
dönemde başlangıç, süre, şiddet, karakteristik ve lokalizasyon olarak
beklenmeyen ağrılar bir komplikasyona işaret edebilir ve tedavi sürecini
yönlendirmeye (örn. antibiotik eklenmesi/değişimi, sekonder operasyon) yardım
eder. Bu durumda ağrıya ateş, lökositoz gibi değişik parametreler de eşlik edebilir.
A)
Postoperatif Ağrı Fizyolojisi
Cerrahi prosedürler cilt ve
diğer dokularda insizyon ve diseksiyona bağlı hasar, yara yerinde termal ve
kimyasal etki, somatik ve viseral yapıların traksiyon ve manüplasyonu ile
karakterizedir. Bu etkilerin tümü ağrıya neden olabilir.
Postoperatif dönemde ortaya
çıkan iki farklı ağrı çeşidi vardır. İlki “nosiseptif
ağrı” olarak adlandırılır. Nosiseptif ağrı, postoperatif ağrıda anahtar
özelliktedir. Bu ağrı genellikle doku hasarı veya inflamasyonla ilişkilidir,
“inflamatuvar” ağrı olarak da adlandırılır. Nosiseptörler (özelleşmiş duyusal
sinir uçları) cerrahi travma, inflamasyon veya lümenli organda obstrüksiyon/gerilme
ile stimüle olur. Organa ait reseptörler (viseral nosiseptörler) dışında cilt,
kaslar, konnektif doku, kemikler ve eklemlerde (somatik nosiseptörler)
bulunurlar. Cerrahi doku hasarı, araşidonik asit, histamin, 5-hidroksitriptamin
(5HT), substans P ve prostaglandinler gibi lokal aljezik mediatörlerin
salınmasına yol açar. Bu kimyasallar nosiseptörleri stimüle ederler. Hasarlı
dokulardan hazırlanan ekstrelerin normal deri altına enjekte edildiğinde
şiddetli ağrıya yol açtığı bildirilmiştir. Buna ek olarak ağrı, üreter
obstrüksiyonu ve intraluminal basınç artışı gibi doku hasarı olmayan uyarılar
sonucunda da oluşabilir.
Diğer ağrı tipi ise cerrahi işlem
sırasında hasar gören veya sıkışan sinir liflerinin oluşturduğu nöropatik ağrıdır. Örneğin flank
insizyonlarında hasar gören interkostal sinir, postoperatif ağrıya sebep olur.
B)
Üst Üriner Sistemde Ağrı Duyusunun İletimi
Periferik sinir sisteminin
retroperitona ait bölümü otonom ve somatik sistem olarak iki kategoride
incelenir. Otonom sinirler, organlar (örn. böbrek ve üreter), kan damarları,
bezler ve düz kaslara ait afferent ve efferent innervasyonu sağlarlar. Böbrek
kapsülü, toplayıcı sistem ve üreterde obstrüksiyon/distansiyon, inflamasyon, veya
direkt mukozal iritasyon ile stimüle olan ağrı reseptörlerinden kalkan uyarılar
sempatik sinir lifleri ile iletilir. Böbreğin sempatik sinir lifleri renal
arter etrafında otonom pleksusu oluşturur. Bu pleksusun lifleri çölyak ve
aortikorenal ganglionlara ulaşır. Burada sinaps yapan lifler ise T8-L2 spinal
segmentlere ulaşır. Sonuçta böbrek ve üreter ağrısı sempatik liflerle taşınmaktadır.
Çölyak ganglion; karaciğer, pankreas, duodenum ve kolonun da duyusunu
aldığından, böbrek ağrısı ile oluşan refleks stimülasyon, ağrının
intraperitoneal kaynaklı olduğunu düşündürebilir. Böbrek ve üreterde aljezik
stimulusun etkisi, subkostal, iliohipogastrik, ilioinguinal ve/veya
genitofemoral sinirlerin ulaştığı cilt bölgelerinde (flank, kasık,
skrotal/labial) ağrı veya hiperaljezi şeklinde hissedilir. Enflamasyona bağlı
ağrı daha sabit seyirli iken obstrüksiyon ağrısı fluktuasyonlar şeklindedir.
(2,3)
Somatik sinirler ise cilt,
iskelet kasları ve eklemlere ait afferent ve efferent innervasyonu sağlar. Cilt,
iskelet kası ve eklemlere ait ağrı duyusu somatik sinirler ile iletilir. Üst
üriner sistem cerrahisinde insizyona bağlı ağrı duyusu; interkostal sinirlere
ait T6-10 dermatomları ile ilişkilidir.
Ağrı impulsları, iletim
hızları açısından iki farklı sinir lifi ile spinal korda ulaşır. Miyelinli
hızlı iletim yapan Aδ lifleri uyarıldığında keskin,
lokalize ağrı hissedilir. Daha yavaş, miyelinsiz C liflerinin uyarılması ise
daha sönük ve iyi lokalize edilemeyen ağrı hissi oluşur.
Sinir lifi, spinal kord arka
boynuza ulaştığında ikincil nöronla sinaps yapar. Bu nöronun aksonu spinal kord
boyunca yükselerek talamus ve diğer nükleuslara ulaşır. Talamustan kalkan
lifler ise ağrı duyusunun hissedilip yorumlanacağı duyusal kortekse ulaşır.
C)
Üst Üriner Sistem Cerrahisinde Postoperatif Ağrı Sebepleri
Genel olarak üst üriner sistem
cerrahisine bağlı ağrılar; cilt, cilt-altı, iskelet kasları veya operasyon
lojunda nöropatik ve inflamatuar ağrının yanında böbrek/üreter’deki intraluminal
basınç artışı (örn. obstrüksiyon) ve mukozal iritasyona bağlıdır. Obstrüksiyona
bağlı ağrının sebebi intraluminal basınç artışıdır. Böbrekteki
mekanoreseptörler, intrapelvik basınç 30 mmHg’yı aştığında ağrı duyusu için
stimüle olurlar (4,5).
Postoperatif ağrı sebepleri:
1
Rezidü taş veya kan pıhtısına bağlı obstrüksiyon: Açık böbrek taşı ve
endoskopik üreter taşı tedavisinde üreter stenti yerleştirilebilir. Stent
alındıktan sonra rezidü taşın üreteri tıkaması ile obstrüksiyon ve ağrı
gelişebilir. Benzer şekilde PCNL operasyonunda da nefrostomi yerleştirilebilmektedir.
Nefrostomi alındıktan sonraki obstrüksiyon ağrıya sebep olabilir.
2
Böbrekte subkapsüler veya lojda hematom ağrı sebebi olabilir.
3
Enfeksiyon ve buna bağlı parankimal enflamasyon (örn. pyelonefrit) veya
abse oluşumu: Enfekte taş cerrahisi, üreteral kateterizasyon, ameliyathanede
yeterli sterilizasyonun sağlanamaması, postoperatif dönemde yetersiz bakım gibi
sebeplerle üriner enfeksiyon gelişebilir. Postoperatif dönemde yan ağrısı, ateş
ve kusma pyelonefrite işaret eder. Operasyon lojunda abse geliştiğinde klasik
tedavi, antibiyoterapiye ek olarak 3cm’den büyük abselerde perkütan/açık
drenajdır. Pyonefroz durumunda ise enfekte renal pelvisin drene edilmesi
gerekir.
4
Ağrı nedeniyle yapılan operasyonun (örn. nefropeksi) başarısız oluşu ve
ağrının devam etmesi.
5
Cerrahi diseksiyona bağlı olarak üreterde iskemi veya travma üreter
darlığına sebep olabilir. Herhangi bir üreteral enstrümentasyon uzun dönemde üreter
darlığı, obstrüksiyon ve buna bağlı ağrı sebebi olabilir. Bu durumda üreteral
stent, balon dilatasyon, endoüreterotomi, üreteroüreterostomi,
transüreteroüreterostomi, ileal üreter, ototransplantasyon gündeme gelebilir.
6
Üreter stenti, tek başına ağrı sebebi olabilir.
D)
Postoperatif Ağrı Derecesini Etkileyen Faktörler
1) Hastanın önceki tecrübesi: Ürolitiazis nedeniyle tekrarlanan operasyonlar nadir değildir. Hastanın
daha önceki operasyonlarında yaşadığı ağrının şiddeti sonraki operasyonlarında
yaşayacağı ağrı derecesini etkiler (6,7).
2) Hastanın mental hazırlığı: Preoperatif dönemde cerrahın veya anestezistin vereceği bilgiler
hastanın yaşayacağı ağrı derecesini etkiler. Hastanın operasyon öncesi
anksiyete, depresyon ve uykusuzluk durumu postoperatif yaşayacağı ağrı şiddeti
ile ilişkilidir. Örneğin, hastanın böbrek tümörünün oluşu hem malignite hem de
operasyonun büyüklüğü nedeniyle anksiyetesini artırabilir.
3) Preoperatif tedbirler: Son dönemde elde dilen veriler santral sinir sisteminin inatçı ağrılı
uyarılar tarafından duyarlı hale gelebildiğini ve bunun sonucunda da; ağrı
algısının şiddetlendiğini göstermiştir. Preemptif analjezi uygulanması ile yani;
cerrahi insizyondan önce analjezik ilaçlar verilerek bu ağrılı uyaranların
santral sinir sistemine ulaşması engellendiğinde analjezik gereksinimi veya
postoperatif ağrının azaltılabildiği bildirilmiştir. Bu tip uygulamalarda
operasyon öncesinde hastaya epidural kateter yerleştirilip lokal anestezik ve
narkotik analjezik enjeksiyonu yapılarak
hem peroperatif ,hemde postoperatif dönemde hasta oldukça rahat bir süreç
geçirmektedir.
4) İntraoperatif tedbirler: Açık cerrahilerde cilt-ciltaltı bölgeye lokal anestezik operasyon
bitiminde cerrahi ekip tarafından uygulanabilir. Yine insizyon bölgesine fasya altına yerleştirilen
kateterden lokal anestetik infüzyonu başlatılması çok daha etkili bir analjezi
sağlar. İntraoperatif dönemde etkili bir analjezi sağlanması ve operasyon
sonlandırılmadan önce önce ağrı kontrolunun sağlanıp hastanın ağrısız olarak
uyandırılması sağlanmalıdır.
5) İnsizyon yeri ve uzunluğu: Bir dermatomu (spinal korda tek bir sinir kökünden giren sinirin
duyusunu aldığı cilt bölgesi) etkileyen insizyonlarda ağrı, birkaç dermatomun
etkilendiği insizyonlara göre daha hafiftir.
6) Cerrahi travmanın genişliği: Büyük bir böbrek tümörü için yapılan diseksiyon, bir böbrek taşı
cerrahisine göre daha fazladır. Bu durumda operasyon lojundaki inflamasyon ve
bunun getireceği ağrı duyusunun daha fazla olması beklenir.
7) Cerrahi yöntem: Laparoskopik cerrahi yöntemlerde ağrı, açık cerrahi yöntemlere göre
daha hafif ve kısa sürelidir.
8) Postoperatif ağrı yönetiminin etkinliği; hastanın hissettiği ağrı
derecesini etkiler.
E)
Üst Üriner Sistemde Cerrahi Yöntemlere Özgü Ağrı Sebepleri
1 Üreterorenoskopi (URS)’de: Rezidü taşlar, koagulüm, üreteral yaralanma ve ürinom, üreter stenti ve
uzun dönemde üreter darlığı ağrı sebebi olabilir.
2 Perkütan Nefrolitotomi (PCNL)’de: Girişim yeri kota yakınsa
interkostal sinir hasarına bağlı olarak postoperatif ağrı gelişebilir.
Suprakostal girişimlerde ağrı daha fazladır. Nefrostomi tüpü takılmayan PCNL’de
daha az ağrı görüldüğü bildirilmiştir. Ancak postoperatif dinmeyen ağrı ve sepsis gelişirse nefrostomi
tüpü takılmalıdır.
3 Açık cerrahi: Cerrahi lojda görüntüyü iyileştirmek için yapılan aşırı germeler,
kaslarda yaralanma veya sinir hasarına sebep olarak postoperatif ağrıyı
artırır. Operasyonda interkostal sinirlerin yaralanmamasına özen
gösterilmelidir. İnterkostal sinir hasarı postoperatif ağrı sebebidir.
İnterkostal sinir etrafındaki fasyal kılıfa peroperatif %0.5 bupivakain
enjeksiyonu postoperatif ağrıyı azaltır. Açık cerrahide yapılan insizyon türü
de; postoperatif ağrı ile ilişkilidir. İnsizyonun boyutu ve yeri ağrının
şiddeti ve yerini belirler. Büyük insizyonlarda daha fazla dermatom etkilenir. İnsizyonun
boyu ve şekli yapılan cerrahinin ve diseksiyonun büyüklüğü ile ilişkili
olduğundan lojda daha fazla doku hasarı ve inflamasyon gelişir. Üst üriner
sistem açık cerrahisinde kullanılan insizyonlardan dorsal lombotomi nisbeten
daha az postoperaatif ağrı sebebi iken torakoabdominal yaklaşımlarda ağrı daha fazla görülür. Subkostal flank
insizyonunda ağrı kot rezeksiyonu yapılan insizyonlardan daha az değildir (8,9).
4 Laparoskopik cerrahi: Ağrı, açık cerrahiye göre daha hafif ve kısa sürelidir. İnsizyon ve
diseksiyon alanı daha dardır. Örneğin laparoskopik nefrektomide postoperatif
ağrı tedavi gereksinimi açık operasyona göre 4 kat daha azdır. Perkütan
endopyelotomi ve laparoskopik pyeloplastide ağrı açık yöntemlere göre daha
azdır. Ancak laparoskopik cerrahiye bağlı ağrı ile ilişkili durumlar vardır:
(10)
•
Port bölgesinde normalde ağrı görülebilir. İnsizyon veya port
yerleştirme öncesinde trokar veya el yardımı için gerekli olan insizyon
bölgelerine %0.5 bupivakain infiltrasyonu postoperatif ağrıyı azaltır. Şunu da
belirtmek gerekir ki; port bölgesinde sınırlı ağrı geç dönemde enfeksiyonla da ilişkilidir.
Ancak enfeksiyona ateş, kızarıklık gibi semptomlar eşlik edebilir. Zayıf
hastalarda port bölgesinde infeksiyon olmadan, fasyal sütürün iritasyonuna
bağlı ağrı olabilir.
•
Lokalize ağrı ile birlikte subkutan kitle; rektus kılıfında hematom,
kanama veya herni olabilir. Hematoma bağlı ağrıda sıcak pedlerle tedavi, herni
için sonraki laparoskopik onarım gerekebilir.
•
Postoperatif 2-3. günlerde abdominal/flank ağrısı ateş, lökositoz ile birlikte
ise üreter yaralanmasına işaret eder.
•
Postoperatif ani, ciddi ve yaygın karın ağrısı, otozomal dominant PKB
hastalığında kist sıvısının batın içine kontaminasyonu veya barsak hasarı ile ilişkili
olabilir.
•
Trokar bölgesinde persistan ve artan ağrı, trokara yakın barsak hasarına
işaret edebilir. Daha sonra buna ateş, bulantı, kusma, lökositoz eşlik eder.
Bilinmelidir ki barsakta koter hasarına bağlı perforasyon ve buna bağlı gelişen
ağrı, postoperatif 18. güne kadar gecikebilmektedir.
•
Postoperatif sağ skapular rahatsızlık hissi, CO2
pnömoperitoneumun sebep olduğu diafram iritasyonuna sekonder olabilir. CO2
drenajı, işlem sonrası abdomene nitröz oksit verilmesi ve cerrahi bölgenin
lokal anestezikle yıkanması postop ağrıyı azaltır. Bu omuz ağrısı şikayeti
retroperitoneoskopik girişimlerde nadirdir.
•
Sinir hasarına bağlı nadir komplikasyonlar kronik ağrı sendromu ve
orkaljidir. Bunun dışında hastaların %10’unda postoperatif 5 gün sonra başlayıp aylarca devam eden ve
spontan iyileşen aynı taraflı testis ağrısı bulunabilir.
F)
Postoperatif
Ağrının Medikal Tedavisi
a)
Postoperatif ağrı tedavisinin hedefleri
1
Postoperatif ağrının değerlendirilmesi ve etkin postoperatif ağrı
kontrolü için plan yapmak.
2
Hastanın postoperatif ağrı insidansını ve şiddetini azaltmak.
3
Hasta rahatlığını ve memnuniyetini arttırmak.
4
Hasta rahatlığını en az düzeyde sedasyon ve solunum fonksiyonları
bozulmadan sağlamak.
5
Postoperatif komplikasyonları ve bazı olgularda, cerrahi işlemlerden
sonraki eksternasyon süresini azaltmak.
6
Hastaların acil değerlendirme ve etkin tedavi alabilmesi için dinmeyen
ağrının bildirilmesine yönelik hasta eğitimi vermek.
7
Hemşire ve hekim ekibinin eğitim ve öğretimine yardımcı olmak.
b)
Postoperatif Ağrı tedavisinde
kullanılabilecek medikal tedavi seçenekleri
Non-steroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ), metamizol,
parasetamol veya kodein/parasetamol kombinasyonu, tramadol, opioidler, hasta
kontrollü analjezi uygulamaları (HKA) IV
yol ile veya epidural kateter yardımıyla uygulanabilir.
Endoskopik Girişimler (URS) Sonrası Tedavi
İntraoperatif: Spinal anestezi 4-6 saatlik
intraoperatif analjezi ve postoperatif analjezi sağlar. Ancak işlem sırasında
kullanılan sıvı spinal anestezi seviyesinin üzerindeki böbrekte intrapelvik
basıncı artırarak ağrı yapabileceğinden özellikle orta ve proksimal üreter taşı
ise genel anestezi uygulanmalıdır.
Postoperatif: Bu
grup hastalarda erken dönemde zayıf bir opioid (Tramadol) ve NSAI kombinasyonu
iyi bir secenek olabilir. Parasetamol, kodein kombinasyonu ile devam
edilebilir. Ayrıca parasetamol IV veya oral yoldan uygulanabilir.
İlaç
seçenekleri: Diklofenak 50 mg oral yolla/8 sa; Diklofenak 100 mg rektal yolla/16 sa; Parasetamol
1g oral yolla/6 sa; Co-proksamol, co-didramol, 2 tablet/6 sa; Tramadol 50-100
mg/6 sa .
Perkütan Endoskopik Yöntemler Sonrası
Tedavi
Perkütan nefrolitotomi, perkütan
endopiyelotomi, pyelokalisiyel tümörlerin pekütan rezeksiyonu, antegrad
üreteroskopi sonrasında analjezik plan URS’de uygulanan planın aynısıdır. Genellikle
rahatsız dekübitus (ameliyat masasında yüzüstü pozisyonda yatma) nedeniyle
genel anestezi uygulanır. Operasyon bölgesine lokal anestezik (%0.25 lik bupivakain)
uygulanabilir.
Açık Cerrahi Sonrası Tedavi
Transperitoneal Laparotomi
Retroperitoneal lenf nodu
diseksiyonu (RPLND), radikal nefrektomi±kaval trombektomi gibi operasyonlarında
hastalar postoperatif yoğun bakım ünitesinde tedavi edilirler. Genellikle genel
anestezi ve bölgesel teknik bir arada kullanılır.
İntraoperatif: Genel anestezi bazen tek
başına bazen de; rejyonel yöntemlerle kombine edilerek kullanılabilir.
Postoperatif: Erken dönemde hasta kontrollü
analjezi (HKA) en iyi seçenektir. Hastanın epidural kateteri varsa lokal
anestezik, opioid kombinasyonu 24-48 saat süre ile uygulanabilir. IV yoldan ise
opioidli HKA uygulanabilir. Akut dönemi takiben parasetamol±kodein kullanılabilir.
İlaç
seçenekleri: Sürekli epidural infüzyonla %0.1 bupivakain + 1 μg/mL fentanil, 5-10mL/sa; Morfin, tramadol HKA ile veya bölünmüş
dozlarda uygulanabilir. Diklofenak 50 mg oral yolla/8 sa yolla kullanılabilir.
Retroperitoneal yaklaşım–flank insizyon
Nefrektomi, pyeloplasti, pyelonefrolitotomi operasyonlarında hastalar
cerrahi girişim sonrasında yoğun bakım ünitesinde tedavi edilirler. Genellikle
genel anestezi ve bölgesel teknikler bir arada kullanılır.
İntraoperatif: Genel anestezi ve bölgesel
teknikler kullanılabilir.
Postoperatif: Sürekli epidural infüzyonla
opioid ve lokal anestezik bir arada uygulanır. Opioidli HKA veya aralıklı IM ,IV ,SC Morfin ve tramadol uygulanabilir Genellikle
1-2 gün sonra, hasta oral analjezik kullanabildiğinde, parasetamol±kodein
kullanılabilir.
İlaç seçenekleri: Sürekli epidural infüzyonla
%0.25 bupivakain + 1-2 mikrog/mL fentanil, 5-10 mL/sa; Morfin 5mgIM/6sa ; Diklofenak
50 mg oral yolla/8 sa, Co-proksamol, co-didramol, 2 tablet/6 sa; Tramadol
50-100 mg/6 sa; Parasetamol oral veya IV 1g /6 sa uygulanabilir.
Laparoskopik Cerrahi Sonrası
Tedavi
Laparoskopik lenf nodu
diseksiyonu, tanı amaçlı laparoskopi, bir organ veya tümörün laparoskopik
olarak alınması gibi yöntemlerde genellikle hastalar ameliyattan sonraki 4-6
saat boyunca oral tedavi alamazlar. Dolayısıyla bu süreçte intravenöz ,intramusküler
veya subkütan analjezik kullanılmalıdır.
İntraoperatif: Anestezistler tarafından
intravenöz opioidler veya epidural kateter yerleştirilmiş ise; lokal anestezik
infüzyonu uygulanabilir.
Postoperatif: Başlangıçta sistemik kuvvetli
opioid intramusküler, intravenöz veya subkütan olarak ağrının şiddetine göre
4-6 saat arayla hastanın ağrı duymasına izin vermeden uygulanmalıdır. HKA IV
veya epidural yoldan 24-48 saat uygulanır. 4-6 saat sonra hastalara NSAİİ, parasetamol+kodein
gibi ilaçlar oral yoldan kullanabilir.
İlaç
seçenekleri: Aralıklı intramusküler Morfin 5 mg/6sa; Diklofenak 50 mg oral yolla/8 sa,
100 mg rektal yolla/16 sa; Co-proksamol, co-didramol, 2 tablet/6 sa; Tramadol
50-100 mg/6 sa; Parasetamol 1g oral veya IV yolla/6 sa. verilebilir
Referanslar
1
Dubner R. Basic mechanisms of pain associated with deep
tissues. Can J Physiol Pharmacol 1991; 69(5):607-609.
2
Ness TJ, Gebhart GF. Visceral pain: A review of
experimental studies. Pain 1990; 41(2):167-234.
3
Kehlet H. The endocrine metabolic response to postoperative pain. Acta
Anaesthesiol Scand Suppl 1982; 74:173−175.
4
Foley KM, Posner JB. Pain and its management. In: Cecil
Textbook of medicine. 18th ed. W. B. Saunders Company; 1988.
5
Jorgen BD, Kehlet H. Postoperative pain and it's
management. In: McMohan SB,
Koltzenburg M, editors. Wall and Melzack's Textbook of pain. 5 th
ed. Elsevier Churchill Livingstone: Philadelphia; 2006.
6
Wein AJ, Kavoussi LR, Novick AC, Partin AW, Peters CA. Campbell-Wals
Urology. 9th ed. Saunders: Philadelphia; 2007.
7
Nowick AC, Jones JS, Gill IS, Klein EA, Rackley R, Ross
JH. Operative Urology at the Cleveland Clinic. Humana Pres: New Jersey; 2006.
8
Bader P, Echtle D, Fonteyne V, De Meerleer G,
Papaioannou EG, Vranken JH. EAU Guidelines on Pain Management; 2009.
9
Acute pain management in adults: operative procedures. Agency for Health
Care Policy and Research. Clin Pract Guidel Quick Ref Guide Clin
1992;(1A):1−22.
10
Heid F, Jage J. The treatment of
pain in urology. BJU Int 2002; 90: 481–488.